Bir doğum, bir ölüm. Hiç beklenmedik bir ölüm. Sonsuz mutluluğa bitişen uçsuz bucaksız bir acı.
Doğum ve ölüm… Art arda gelen bu iki büyük olayın sonrasındaki ilk haftalar, yaşananlar, hissedilenler.
Kırk yaşında, hamileliğinin tam kırkıncı haftasında, tamamen sağlıklı doğurduğu bebeğini daha yirmi dört saat olmadan sebepsiz yere kaybeden bir annenin öyküsü.
Hayatında ilk defa yaşamla tanışan kadın ertesi gün yine hayatında ilk defa ölümle tanışmıştır. O zamana kadar ailede ölümden korunan, saklanan bir çocuk olarak büyüdüğünden şimdi çok zorlu bir sınavdan geçecek ve ölümle birlikte hayatı kavrama çabasına girecektir. Bir arayış…
Ölümü tanımak, hayatı anlamak.
Her şeyi beklemişti: Yolun herhangi bir noktasında düşük yapmayı, Down sendromlu veya sakat doğumu, hatta ölü doğumu bile. Bir tek beklemediği, tamamen sağlıklı doğduğunu gördükten sonra bir anda bebeğini yok bulmaktı. İşte bunu beklememişti.
Böyle bir şeyi anlamlandırmak mümkün değil. Zaten bu kitap da onun için yazıldı. Yaşanan gerçeküstü bir olaya anlam verme çabalarının hikayesi.
Hayatın, evrenin, insanlığın anlamı hakkında sorular. Anne olmak, doğurmak nedir? Bebeğini kaybettikten sonra yine de anne misin? Bir dünya gezgini, dünyada ne kadar acının var olduğunu bilen gören biri, böyle bir kayıpla nasıl başa çıkar? Her gün benzer acılar yaşayan kadınların dünyasında kendini nasıl konumlandırır? Yeryüzünün taşıdığı muazzam acının farkında olarak insan kendi acısını nasıl yaşayabilir? Bu, ölümü tanımak için uzun bir yolculuğun başlangıcıdır. Hayatın ne olduğunu bilmek için gerekli bir yolculuk...
Bu, dünyanın en mutlu başlangıcının ardından gelen en büyük acının hikayesi. Şok, isyan, sorgulama, hayata küsme…
Elbette hüzünlü bir kitap, bir bebeğin ölümü nasıl hüzünsüz olabilir ki? Ama kendine acıma yok bu kitapta, bunu aşma çabası var.
Bu kitap, katlanılamaz derecede ağır bir konuyu alıp bir iç sağaltmaya dönüştürüyor. Dokunaklı bir kayıp öyküsü. Bir annenin karnında büyüttüğü çocuğa bağlılığının hikayesi. İnsanlığın hikayesi.
Kurgu kılığına girmiş gerçek bir hikaye…
Bu bir anı-roman.
Kısacık, küçücük bir kitap.
Devamı gelecek daha uzun ve detaylı bir kitap için “teaser.”
Doğum öncesi ve sonrası zaten olağan dışı bir hâl, bu hikâyede yaşananlarsa ayrıca gerçeküstü. Hayalle gerçeğin iç içe geçtiği bir hayat kesiti bu...
Sadece hafızada kalanlar değil, yaşanmışlık da kesik kesik hayal parçaları olduğu için metin bunu yansıtıyor. Lineer bir yapısı yok, yer yer flashback- geriye dönüş anlatım tekniği kullanılıyor.
Kitap ne kurgu ne anı gibi ilerliyor. Birinci tekil şahıs ile üçüncü tekil şahıs sürekli yer değiştiriyor. Çünkü çok zaman ben kimim, yazar kim, yaşayan kim karıştırıyorum. O kitabı ben yazmadım. Kendi kendini yazdı. Ama ben yaşadım.
Sonuçta bu kitap nerden başlasam nasıl anlatsam değil nasıl anlatmasam olan bir kitap.